Skip to content

BASIN TARİHİNDE KÜRT KADIN GAZETECİLİĞİ

 

*GÜLŞEN KOÇUK

Medya, dünyada yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olarak tanımlanırken, günümüzde ideolojilerin kendilerini var etme ve toplumsal refleksleri harekete geçirme ya da durdurma amaçlı kullanımları dikkate alındığında birinci güç olarak değerlendiriliyor. Artık sadece televizyon, radyo, gazete gibi geleneksel iletişim araçları ile değil, dijital/sanal araçlarla da hayatımızda yer edinen medya, kimliklerin yaratılmasında/yok edilmesinde, toplumsal yapılarda, ilişkilerde tartışmasız bir şekilde güçlü bir role sahiptir.

 

Bu güçlü rol elbette ki salt olumlu ya da olumsuz olarak ele alınamaz. Amaç, aracın bu anlamıyla niteliğini de belirler ki özelde yakın tarihte medyanın tam olarak üstlendiği role göre bir saflaşmanın olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Cinsiyetçi, milliyetçi, dinci medyaya karşı muhalif medyanın olduğunu görüyoruz. İktidardan yana olanlar ve olmayanlar.

 

Ancak bu iki kanadın da kıyısında köşesinde dahi durmadığı bir “Kürt medyası” var. Günümüzde iktidar güdümündeki yandaş/ana akım medyanın sıklıkla “düşmanca” bir dil  kullanarak hedef almasına karşı, görece kendini “muhalif” olarak tanımlayan medyanın da basın özgürlüğünün asgari (!) ölçülerinde dahi Kürt basını ile yan yana durmaktan çekinir damarları oldukça belirgin. İşte söz konusu bir etnik kimliğe dönük organize devlet politikası olunca erkek, Türk, Sünni medyanın da, muhalif medyanın da birbirinden farklı olmadığı çeşitli örnekleriyle zaman zaman karşımıza çıkıyor.

 

Tam da buradan, Kürt kimliğine yönelik sistematikleşen saldırılar, Kürtlerin seslerini daha fazla duyurmaları gerekliliğini bir kez daha gösterdi. Ve “Kürt basını” olarak da ifade edilen özgür basın geleneğinin doğuşunda bu detay oldukça önemlidir. Kürt gazeteciler, devletin şiddetine rağmen, 90’ların karanlığıyla gizlenmeye çalışılan gerçekleri açığa çıkararak, gazeteciliğin kalemini özgürleştirdi.

 

Elbette Kürt basıncılığı 1990’lı yıllarla başlamadı. Öncesinde kısa vadeli de olsa basın-yayın hayatına kimi girişimlerle adım atılmıştı. Hawar dergisi bunlardan en önemlisi olarak görülürken, ardından da yine çok sayıda gazete, dergi çalışması hayata geçirildi. Ancak “özgür basın” olarak bir geleneğin inşası Musa Anter’in, Gurbetelli Ersöz’ün öncülüğünde 1990’lı yıllara dayanır. Kürdistan coğrafyasında devlet eliyle yaşananları ve yaşatılanları tüm dünyaya duyurmayı kendine amaç edinen, bu amacın da yine devlet tarafından “faili meçhul” yöntemlerle cezalandırılmaya çalışıldığı gelenek, bu kez kendinden öncekiler gibi bitirilemedi. Aksine, Kürdün ısrarını daha da güçlendirerek bugüne kadar uzandı. Özgür basın, kendinden öncekiler gibi ne sürgün edilebildi ne de susturulabildi.

 

Kürt basın tarihinin neredeyse her aşamasında kadınların kalemini ve yönetici sıfatıyla varlığını görebiliriz. Bu varlığın ne kadar cins bilinciyle gerçekleştiği bir tartışma konusu olsa da şöyle bir gerçek var ki, özgür basın geleneğini doğuran, “Kürt gazeteciler” kimliğini yaratan koşullar Kürt kadın gazeteciliğinin de sebepleri arasında. Çünkü Kürdistan’da kadınlar, bir kere etnik kimlikleri üzerinden, bir kere de cins kimlikleri üzerinden şiddetin hedefi oluyor. Kürt kadın gazeteciler de bu gerçeklik üzerinden “kadın odaklı haberciliğe” yeni bir soluk getiriyor. 

 

Genel anlamıyla kadın odaklı habercilik, kadınların cinsiyetleri üzerinden medyada işleniş biçimine karşı, “haklarıyla kadın”ı odağına alan bakış açısı olarak da tanımlanabilir. Ana akım medyanın yalnızca katledildiğinde, cinsel saldırıya, şiddete uğradığında yer verdiği, “kaza yapan kadın şoför”, “terör estiren travesti”, “ihanet eden eş” olarak gördüğü ya da sadece magazin sayfalarında cinsel meta olarak işlemenin ötesine geçmediği kadınların bir de hakları olduğunu “hatırlatıyor” kadın haberciliği. Bugünün toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelinde erkeğe mal edilen neredeyse her kod, kadınların yok sayılması üzerine inşa edildiğine işaret ediliyor.

 

Kürt kadın basınında, kadın yazınında önemli amaçlardan biri de “görünmez” hale getirilen kadını tarihiyle, kimliğiyle görünür kılmak. Devletli sistemin varlığı ile adeta tarih sahnesinden silinen kadın, son birkaç yüzyıldır köklerine dönüşün arayışında. Yani Kürt kadın haberciliği bugünde kadınların üretim, emek, örgütlenme tarihlerini yazarken, aynı zamanda kadına dair dünün yırtılan sayfalarını yeniden gün yüzüne çıkarmak için de mücadele veriyor. Tarihe jineolojîk bir bakış açısıyla yaklaşıyor, bugünü de aynı bakış açısıyla örgütlemeye çalışıyor.

 

Tabi kadın odaklı habercilik dediğimizde amiyane haliyle kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran anlayışın karşısında duran bakış açısı demek dar kalır. Ancak bu konuya bakışın, belirleyici rolü olduğunu vurgulamak gerekir. Günümüzde şiddetin sistematik olarak sürmesinde, zamansız-mekânsız hale gelmesinde, toplumun temel sorunlarının ilk sıralarında yer almasında şiddeti meşru gören anlayış yatar. Kadına şiddeti meşrulaştırma da bu yönüyle bireysel bir görüş değil, topluma şekil vermeyi amaç edinen bir yöntemdir. İşte bu anlayışın karşısında kadınları haklarıyla, hak mücadelesiyle görmenin elzemliğine işaret eden gazeteci kadınlar örgütlendi.

 

Yukarıda belirttiğimiz şiddete bakış açısının, aslında habercilikte ya da özgün olarak kadın haberciliğinde durulan yeri belirlediği meselesi, şiddetin failleri ve nedenleri konusunda da geçerli denilebilir. Bu konuda Kürt kadın mücadelesi ile feminist mücadele arasındaki fikir ayrılıklarının kadın haberciliğinde de olduğu görülebilir. Verilen mücadele ve tartışma zeminlerinin genişletilmesi bu konuda ortaklaşmanın büyümesini sağlasa da hâlâ kadına yönelik şiddette kimlik faktörünü yok sayan bakış açıları mevcut. Kürt basın geleneği de buna karşı kadınların aslında şiddete uğradıklarında bunu etnik kimlikleri üzerinden daha yoğun yaşadığı gerçeğini de açığa çıkarma çabasında.

 

Her ne kadar bütün olarak Türkiye’de farklı versiyonlarıyla kadınlara yönelse de özel savaş politikalarının Kürdistan’da kadınları ve çocukları hedef aldığı biliniyor. Özel savaşın da devlet eliyle sürdürüldüğü gerçeğinden yola çıkılınca, kadınların sadece yaşamlarındaki erkeğe karşı değil, erkek-devlet aklına karşı da mücadele ettiğini görüyoruz. Bu da bir coğrafyadaki kadın mücadelesinin kimlikleşmesini beraberinde getiriyor.

 

Kürt kadın basın geleneği de buradan yola çıkarak kendisine basın tarihinde yer açıyor. Kadınların özgürlük mücadelesinden beslenerek, yolunu çizme gayesiyle yazan kadınların tarihinde Kürt kadınların da bu yönlü kıymetli girişimleri oldu. Bu girişimlerin ışığında çok sayıda gazete, dergi çıkarıldı. Çevrimiçi kaynaklara göre Kürt kadınlar 1950’li yıllarda 3 yayın, 1970’li yıllarda 1 yayın, 1980’li yıllarda 6 yayın 1990-1999 yılları arasında 47 yayın, 2000-2009 yılları arası 38 yayın, 2010-2018 yılları arasında ise 23 yayın çıkardı.

 

 

Kadın yazın tarihinin aktif-sıcak haberciliğe evrilmesinde kadın haber ajansı deneyimi incelenmeye ve açmaya değerdir. Dünyanın, Kürdistan’ın ve Türkiye’nin ilk kadın haber ajansı olan Jin Haber Ajansı (JINHA), 8 Mart 2012 tarihinde açıldı. Ajans aslında bir kadın gazetecinin –Şilan Aras’ın hayali olarak Kürt kadın gazeteciler tarafından kuruldu. Bugünlerde kadınlar öncülüğünde isyanın büyüdüğü İran’a şüpheli kadın ölümlerini araştırmak için giden Şilan Aras (Ayfer Serçe), rejim güçleri tarafından katledildi. Ölümü göze alarak kadın sorununun üzerine giden Şilan’ın en büyük hayali ise kadınlardan oluşan bir haber ajansının kurulması ve kadınların bu alanda da güçlenmesi, kendilerini var edebilmesi oldu. Onun yitirilişinin birkaç yıl sonrasında ise meslektaşları bu hayaline hayat verdi.

 

 

Yayıncılığı sürecinde hem öğrenen hem öğreten noktada olan ve kadın haber dili yaratmayı amaçlayan JINHA, kadın konusuna sadece kadınları ilgilendiren bir konu olarak değil, toplumsal bir mesele olarak baktı. Aynı şekilde “genel”, “kadını ilgilendirmeyen” olarak ifade edilen her toplumsal konunun da kadını ilgilendiren bir konu olduğunu vurguladı. Erkek bakış açısı ile şekillenen ana akım medyanın dilini eleştirerek, kadın gazeteciliği ile ortaklaşarak yeni bir dilin inşasında rol oynadı. Elbette bu dil oluşurken, ana akımın eril kodlarının haberlerde yansımaları oldu. Sürekli dönüşen, gelişen, değişen forma sahip olan dil de o günden bugüne değişimler geçirerek, ideolojik tutumunu yansıtır oldu.

 

JINHA, yayın politikası ile de oldukça dikkat çekti. Bunlardan biri de soyadın kullanılmamasıydı. Erkek egemen anlayışla ailedeki erkekten alınan ve erkek üzerinden aktarılan soyadına karşı JINHA haberlerinde, kaynaklarının isimlerini kullanmayı seçti. Bu teknik, kimi çevrelerce “fazla” bulunsa da Kürt kadın haberciliği açısından hayatımıza işlemiş kodları vurgulamak, eleştirel bakmak için ideolojik bir yol açtı.

 

“Ve yazıyoruz. Erkekler ne der diye düşünmeden yazıyoruz” sloganı ile yola çıkan JINHA ile artık erkek medya, kadınların ve kadın gazetecilerin örgütlü değişim gücünden korkar, buna göre yazar oldu. Bu değişim istenen düzeyde olmasa da kadınlar ve gazeteci kadınlar, amaçlarına ulaşıncaya dek yazmaya ve eril dili teşhir etmeye devam edecek. Kadınların ilk haber ajansı JINHA 29 Ekim 2016 yılında erkek-devlet tarafından kapatıldıktan sonra Gazete Şujin yayın hayatına başladı. İnternet gazetesi olarak kadınlara ulaşan Şujin, bir yılını doldurmadan 27 Ağustos 2017'de kapatıldı. 25 Eylül 2017’de ise “Kadının Kalemiyle Hakikatin İzinde” diyen kadınlar JINHA’dan aldıkları mirasla JINNEWS’te bir araya geldi. 

 

JINHA diline eleştirilerini de yaparak ilerleyen JINNEWS’in kadrajı, 5 yılı aşkın zamandır kadınlara dönük…

 

Kadınların basın alanındaki mücadelesi, daha fazla kazanımı beraberinde getirdi. Öyle ki kimi zaman isimlerini gizlemek zorunda kalarak yazan kadınlar, bugün kadın televizyonu JIN TV’nin de içinde olduğu geniş bir ağa dönüştü.

 

Özgür basın ve kadın basın geleneğinin bu kadar büyümesi, iktidarların suçlarını teşhir etmesi elbette ki hedef alınmalarını da beraberinde getirecekti ve oldu da. Her zaman ifade edilir… 1990’lı yıllarda Kürtlere ve Kürt gazetecilere dönük katletme ve kaybetmeler, bombalamalar gerçekleştirilirken, bugünün baskı yöntemleri olarak ise basın kurumlarını kapatmalar, tutuklamalar, gözaltılar, soruşturmalar, davalar karşımıza çıkıyor. Sadece 2022 yılında çok sayıda gazeteci gözaltına alındı. Yaptıkları haberler gerekçesiyle önce 2022 yılı 8 Haziran’ında 20’si gazeteci 22 kişi gözaltına alındı ve aralarında JINNEWS Haber Müdürü Safiye Alağaş’ın da bulunduğu 16 gazeteci Amed’de tutuklandı.

 

Birkaç ay sonra ise bu kez Ankara merkezli bir soruşturma gerekçesiyle çok sayıda gazeteci gözaltına alındı. Gazetecilerden 1’i farklı bir soruşturma kapsamında olmak üzere aralarında Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever’in de olduğu 10 gazeteci tutuklandı.

 

Dünden bugüne örgütlülüklerini büyüterek hakikati kadın perspektifiyle veren Kürt kadın gazeteciler, geleneksel habercilik ile yalnızca olanı verme misyonunu değil, kadın mücadelesini büyütme görevini de üstleniyor. Kendisini tüm kadınların ve özelde Kürt kadınların mücadelesi içerisinde gören bu gelenek, her yeni kalemle daha da büyüyor.

 

*JINNEWS EDİTÖRÜ

English EN Kurdish (Kurmanji) KU Turkish TR